İçeriğe geç

Şeyleşme Karl Marks ne demek ?

Şeyleşme Karl Marks Ne Demek? Tarihsel Bir Bakışla İnsanlığın Nesneleşme Serüveni

Bir tarihçi olarak geçmişi incelerken en çok dikkatimi çeken şey, insanın kendi yarattığı sistemlerin içinde giderek kendi özünden uzaklaşmasıdır. Sanayi devriminin dumanlı fabrikalarından bugünün dijital ekranlarına kadar uzanan bu süreçte, insan emeğinin anlamı ve değeri sürekli dönüşmüştür. Karl Marks’ın “şeyleşme” dediği kavram, işte bu yabancılaşmanın en çarpıcı ifadesidir. Peki, “şeyleşme” ne demektir? Ve neden bugün hâlâ bu kadar önemlidir?

Şeyleşmenin Kökeni: Emeğin Nesneleşmesi

Karl Marks’ın şeyleşme kavramı, onun yabancılaşma teorisinin bir uzantısıdır. Marks’a göre kapitalist sistemde insan emeği, artık insanın kendisini ifade ettiği bir yaratım süreci olmaktan çıkar ve bir meta, bir nesne haline gelir. Emeğin ürünü artık emekçinin değil, onu satın alanın malıdır. Bu durumda, insanın kendi emeğiyle kurduğu ilişki bozulur; insan kendi üretiminin kölesi olur.

Şeyleşme (Almanca: Verdinglichung), insanın ürettiği şeylerin insandan bağımsızlaşarak birer “güç” haline gelmesi anlamına gelir. Yani insan, kendi yarattığı sistemin içinde “şey”leşir — bir parça, bir dişli, bir mekanizma haline gelir.

Sanayi Devrimi: Şeyleşmenin Başlangıcı

18. ve 19. yüzyıllarda yaşanan Sanayi Devrimi, insanlık tarihinin dönüm noktalarından biriydi. Fabrika sisteminin doğuşu, emeği standartlaştırdı ve bireyin üretim sürecindeki yerini makineye göre yeniden tanımladı. Artık işçi, bir ustalık sahibi değil; aynı hareketi gün boyu tekrarlayan bir üretim aracına dönüşmüştü.

Bu dönemde Marks, kapitalizmin insan emeğini bir meta haline getirdiğini vurguladı. “Emeğin kendisi de satılan bir şeydir.” diyerek, insanın ekonomik düzen içinde bir ticari unsura dönüştüğünü belirtti. Şeyleşme, tam da burada doğdu: İnsan artık bir özne değil, bir nesneydi.

Üretimden Tüketim Toplumuna Geçiş

20. yüzyılın ortalarına gelindiğinde üretimden çok tüketim ön plana çıktı. Bu yeni dönemde, insanlar sadece üretimde değil, tüketimde de şeyleşmeye başladı. Reklamlar, markalar ve medya aracılığıyla bireylerin kimliği, sahip oldukları nesnelerle tanımlanır hale geldi. “Ne üretirsin?” değil, “ne alırsın?” sorusu önem kazandı.

Bugün şeyleşme yalnızca işyerlerinde değil; sosyal medya hesaplarımızda, dijital kimliklerimizde de yaşanıyor. Takipçi sayısı, beğeni oranı, algoritmalar… Hepsi insanı yeniden tanımlıyor. İnsan artık “var olduğu için” değil, “göründüğü için” değer kazanıyor.

Toplumsal Dönüşüm ve Şeyleşmenin Modern Yansımaları

Marks’ın kavramı bugün bile güncelliğini koruyor. Modern kapitalizmde birey, yalnızca üretim süreçlerinde değil; dijital ekonominin içinde de şeyleşiyor. İş gücü artık sadece kas değil, “veri” biçiminde metalaşıyor. Bir sosyal medya kullanıcısının zamanı, ilgisi ve duygusu bile ekonomik değer taşıyor.

Günümüzde, algoritmalar insanların tercihlerini yönlendiriyor; insan davranışları, pazarlama verilerine dönüştürülüyor. Bu durum, Marks’ın 19. yüzyılda öngördüğü şeyleşmenin dijital çağ versiyonudur. İnsan emeği artık fiziksel değil, zihinsel ve duygusal bir formda metalaşmıştır.

Ekonomik Değerin Değil, İnsan Değerinin Kaybı

Şeyleşme yalnızca ekonomik bir süreç değil; aynı zamanda bir ahlaki ve kültürel dönüşümdür. İnsan ilişkileri bile piyasa mantığına göre şekillenmeye başlamıştır. Dostluklar, iş birlikleri, hatta sevgiler bile “çıkar ilişkisi”ne göre ölçülür hale gelmiştir. Bu, toplumsal dayanışmayı zayıflatırken bireyi yalnızlaştırır.

Marks’ın eleştirisi tam da buraya yönelir: İnsan, kendi yarattığı sistemin altında ezilmemeli; sistem, insana hizmet etmelidir. Ancak modern dünyada bu denge bozulmuştur.

Geçmişten Günümüze: Şeyleşmenin Evrimi

Bir tarihçi gözüyle baktığımızda, şeyleşme yalnızca ekonomik bir olgu değil, bir uygarlık hikâyesidir. Antik çağlarda kölelik, insanın bedensel emeğini şeyleştirirken; modern çağda dijital kölelik, insanın zihinsel emeğini şeyleştiriyor. Fark, araçlarda; benzerlik, sonuçlarda gizlidir.

Bugünün dünyasında “özgürlük” bile ticarileşmiş durumda. Birey, “kendi seçimini yapıyor” gibi görünür ama aslında piyasaların görünmez elleri tarafından yönlendirilir. Şeyleşme, işte bu görünmez yönlendirme biçiminde yaşamaya devam eder.

Sonuç: Şeyleşmeden Kurtulmak Mümkün mü?

Karl Marks’ın “şeyleşme” kavramı, bir uyarı niteliğindedir. İnsan, kendi yarattığı araçların efendisi olmalı; onların kölesi değil. Bugün teknolojiyi, ekonomiyi ve üretimi yeniden insan merkezli bir anlayışla şekillendirmek, şeyleşmenin zincirlerini kırmanın tek yoludur.

Geçmişin fabrikalarında başlayan bu hikâye, bugünün ekranlarında sürüyor. Fakat belki de tarih bize hâlâ bir umut fısıldıyor: İnsanı yeniden özne kılmak mümkün. Yeter ki, “şey” olmayı değil, “insan” kalmayı seçelim.

4 Yorum

  1. Kardeş Kardeş

    Metalaşmadan kastedilen, daha önce ekonominin dışında olup bir market değeri olmayan servis, ürün veya ilişkilerin ekonominin içine alınmasıyla bir değişim değeri kazanmasıdır . KÜRESELLEŞMENİN TANIMI İşbu çalışma bağlamında küreselleşme, en basit anlamda, yerkürenin farklı bölgele- rinde yaşayan insan, toplum ve devletler arasındaki iletişim ve etkileşim derecesinin “karşılıklı bağımlılık” kavramı çerçevesinde giderek artması olarak tanımlanabilir.

    • admin admin

      Kardeş!

      Fikirleriniz yazının anlamını netleştirdi.

  2. Gökhan Gökhan

    Şiirsel alamda şeyleşme kavramı başlangıçtaki bütünlüğün ya da tamlığın kaybedilmesi, Adem ile Havva’nın cennet bahçesinden kovulup Tanrı’nın gözünden ırak bir yerde yaşamak zorunda bırakıldığında olan şey olarak yorumlanır. Marksizme adını veren Karl Marx , döneminin en öne çıkan filozof, siyasetçi, ekonomist ve devrimcilerindendir.

    • admin admin

      Gökhan! Her öneriniz bana uygun gelmese de emeğiniz için teşekkür ederim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
prop money